4.30.2006

"...Anadili Türkçe olan bir kişinin kısa cümlelerle düşündüğü, konuşma anında ise bu kısa cümleleri çeşitli yollarla birbirine bağlayarak karmaşık yapılar kurduğu görüşündeyim. Bu "cümle bağlama eğilimi" bazı konuşurlarda zayıf, bazılarında ise adeta bir hastalık derecesinde güçlü olabilir. Bu son durumda ortaya çıkan dilsel yapılar, insan zihninin üstün olanaklarını en güzel şekilde yansıtıyor. Farklı dil gruplarına ait birçok dili incelediğim halde şimdiye kadar hiçbir dilde beni Türkçe’deki karmaşık cümle yapıları kadar büyüleyen bir yapıya rastlamadığımı söyleyebilirim. Biraz duygusal olmama izin verirseniz, bazen kendime "keşke Chomsky de gençliğinde Türkçe öğrenmiş olsaydı... ", diyorum. Eminim o zaman çağdaş dilbilim İngilizce’ye göre değil, Türkçe’ye göre şekillenmiş olurdu..." Johan Vandewalle

lefrançaisestlarépétition

"Man is the enemy of what he doesn't know. Teach a language and you will avoid the absurdity of a war. Spread a culture and you will make a people popular with an other people." Naim Boutanos

"...Yoo! İstanbul herşeye rağmen şahanedir! Ama çoluk çocuk sahibi, accık para kazanmış "İstanbullu" nedense, villada oturmaya, bahçesine çiçek ekmeye özenmiştir! Bu yüzden hergün İstanbul'dan 100 kilometre uzaktaki evine gitmeyi ve sabah oradan şehre geri dönmeyi, hatta penceresini açtığında Boğaz, bir İstanbul caddesi, bir İstanbul sokağı, şehrin damları gibi manzaralardansa, dağ bayır, otoban, hatta sitenin sosyal tesisini görmeyi göze almıştır! Üzgünüm "Neredeyse İstanbullular", sizi anlamıyorum! İstanbul'un göbeğindeki 70 metrekarelik bir daireyi "İkinci Köprü'ye sadece 40 dakika", "Bahçeşehir'e sadece 80 kilometre" bir villaya kesinlikle tercih ederim! Veya gider Büyükada'da, ne bileyim Bodrum'da otururum kardeşim! En azından güzel yerler..." Gülse Birsel

4.28.2006

"A.'nın K. ilçesinde, lise öğrencisi, derse girdikten bir süre sonra sınıfa gelen kız arkadaşı tarafından sırasında oturduğu esnada tabancayla vurularak, öldürüldü. 11. sınıf öğrencisi T. Ü. (17), bir süre önce, okulun başka sınıfında eğitim gören kız arkadaşı S.M. (16) ile tartıştı. Bu sabah okula gelen S.M, ders zili çaldıktan bir süre sonra, T. Ü.'in sınıfına gelerek, biyoloji öğretmeninden izin alıp sınıfa girdi, çantasından çıkardığı tabancayla Ü.'e bir el ateş ederek, göğsünden vurdu. Sınıftaki öğrencilerin panik yaşamasının ardından, okul yöneticileri ve vatandaşlar tarafından K. D. Hastanesine kaldırılan T. Ü., tüm müdahalelere rağmen kurtarılamadı. Olayın ardından S.M, yakalanarak gözaltına alındı. Bu arada, olay sırasında sınıfta bulunan öğrenciler ve öğretmen, ifadelerine başvurulmak üzere emniyet müdürlüğüne götürüldü. Okula gelerek sınıfta incelemelerde bulunan emniyet müdürü M. Ç., ailelerin her ikisinin de A. köyü kökenli olduğunu ve ilçede oturduklarını, ilgili soruşturmanın sürdüğü kaydetti." Sabah

hiçliktan yedi aylık hamile...

herşeyken hiçbişey gibi hissetmek çok pis bir hissiyat. varlıktan yokluğa düşmek gibi. nasıl diyeyim. çok fena bişey işte. sevmek bana göre değil diyerek arabeskin prensi olmak istiyoruz. ama orda bile hemen tahta geçmeye heves ediyoruz. ilerde alem buysa kral benim olmak uğruna. tüm kardeşlerimi katlediyoruz. morissey gel de bi el at...

4.24.2006

"...Zenginleşme ve lüks yaşama hedefi son çeyrek asırda adım adım her şeyin önüne çıktı. Çeyrek asır önce, marka gösterişi, zenginliği ifade edecek abartılı işaretler taşımak genel olarak ayıplanan davranışlarken, şimdi yaygın olarak fakirlik ayıplanmaya başladı. Oysa geçen süre içinde fakirlik daha da genelleşti. Yaygın yoksulluk içinde yoksulluğunu gizleme gibi bir saçmalığa, yoksulluktan 'yırtma' arayışları eklendi. Artık altta kalanın canı çıkabilirdi. Toplumsal hayat yeni bir yere doğru evrilmeye başlamıştı. Eski Türk filmlerine damgasını vuran mütevazılık bile, yerini bir gösteriş merakına bıraktı. Sinemadaki geçiş döneminin 'muhteşem' figürlerinden Banu Alkan'ın, her fırsatta, "Sevgilim beni leydi okullarında okuttu!" diye açıklamalar yapması tesadüf müydü dersiniz? Yeşilçam o süreçte tükendi, yeni Yeşilçam 'televoleler' haline geldi...." Hakan Gülseven

4.18.2006

giderayak

Birşeyleri kaybediyorum. Ama neyi? Büyümek bu mu oluyor? Hayat insani yeri geliyor yıldıztilbeleştiriyor yeri geliyor "live life like a rockstar" dedirtiyor kendi bile inanmadan. Hayatta en tiksindiğiniz akımın neferi oluveriyorsunuz bu arada. Eklektisizm.-ama kendinizden nefret edemiyorsunuz, ergenlik sezonunu zararına satışlarla kapattığınızdan-

4.17.2006

şimdilik elveda

Molla Fenari Camii'm.

istediğimiz sorudan başlayabilir miyiz?

"Devlet görevlisi olarak mafyanın içine sızan Polat Alemdar, yardımcısı Memati’ye düşmanları Avukat Nizamettin’in ve Kılıç’ın kellelerini alması ve kendisine getirmesi için emir vermiştir. Memati bu görevi yapınca Polat ona bir BMW X5 hediye etmiştir." -Yukarıdaki metinde istenen davranış nedir? A)Memati’nin Nizamettin’i ve Kılıç’ı öldürmemesi. B)Memati’nin Nizamettin’i ve Kılıç’ı olumsuz pekiştirmesi. C)Memati’nin Nizamettin’i ve Kılıç’ın kellelerini getirmesi. D)Memati’nin BMW X5’i alması. E)Memati’nin BMW X5’i almaması. "KPSS Deneme Sınavı"

geciktim

"A friend is someone who knows all about you and and still likes you" Elbert Hubbard

"Ne vuruon la?" esas oğlan

4.16.2006

"Açık sözlülük, aileye sadakat, korkusuzluk, risk alma eğilimi, büyüklere aşırı saygı, plan yapmaktan haz etmeme, acıya dayanıklılık, hataları kabulden veya özür dilemekten kaçınma, liderlerle aşk-nefret ilişkisi ve önderlik etmeye yatkınlık... Misafirperverliğin yanı sıra misafirden faydalanma isteği, cahilce gurur, bir yandan otoriter yönetime eğilim ama öte yandan hayatta haz ve kazancın ancak kanuna uymamakla elde edilebileceğine inanç ve aşağılık duygusu." Hugh Pope

4.15.2006

4.14.2006

dudullu ne kadar?

"Günde 3 saat ebru çalışıyorum. Suya yazı yazıyorum. Hayal kurmak gibi algılanabilir ama ben suya yazdığımı bile okuturum" Gülşen

İstanbul Teknik Üniversitesi Türk Musikisi Devlet Konservatuarı Sanatçı Öğretim Görevlisi İ. K., ''Halk kültüründe hiciv ve 'Manda Yuva Yapmış Söğüt Dalına' gerçeği'' adlı makalesinde bu türkünün anlamını irdeledi. Türkünün Kastamonu'nun Tosya ilçesinden derlendiğinin hatırlatıldığı makalede, türküde anlatılmak istenenin ne olduğunun anlaşılabilmesi için, hem türkünün çıkış nedeninin hem de yöresel özelliklerin bilinmesi gerektiği vurgulanıyor. Makalede, türkünün hikayesi şöyle anlatılıyor: ''Dönemin beyi tarafından halk ozanlarının yönetim aleyhine söz söylemeleri yasaklanmıştır. Bu yasağın yanı sıra saz çalıp türkü söyleyen ozana bir eğlencede kendilerine türkü çalması emrivakisi yapılmış, bir kenara da kuru ekmeklerden oluşan yemek konmuştur. Bu ortamda bu türkünün çıktığı söylenmektedir. Ozan da kendisine yapılan bu haksızlığı onlarla dalga geçerek dile getirmiştir.'' Bazı kişiler tarafından saçma bulunan 'manda yuva yapmış söğüt dalına' sözlerinde anlatılmak istenen ise şöyle ifade ediliyor: ''Tosya bilindiği gibi pirinci ile ünlüdür. Çeltik tarlalarının sürülmesinde kullanılan manda yazın sıcağında göletlere yatarak az kıllı olan derisini hem serinletmek hem sineklerden korumak amacıyla çamura bular. Bunun için de göletlerin ve çeltik tarlalarının kenarlarında bulunan ve dalları da suyun içine kadar uzanan salkım söğütlerin dalları üzerine, gölgesine yatar. İşte mandanın söğüt dalına yuva yapması budur.'' 'Yavrusunu sinek kapması' ifadesinin de yavrunun sinek tarafından ısırılması anlamı taşıdığının belirtildiği makalede, çünkü yörede 'kapmak' sözünün ısırmak anlamında kullanıldığı, bir tür sineğin hayvanların kuyruk altlarına girip ısırmasının hayvanı delirten ve oradan oraya sıçratan bir olay olduğu belirtiliyor. Ardından ''gördün mü?'' sözcüğü ile türküye devam edip akıl almaz olayların olduğunu vurgulayıp alay etmek amacı taşıdığının kaydedildiği makalede, türkünün anlamı hakkında şu bilgiler veriliyor: -İkinci kıtadaki 'Öküzün torbadan düşmesi' ise öküzlerin hem yemlenmesi, ekine zarar vermemesi, hem de zaman kazanmak için boyunlarına takılan yem torbasının öküzün boynundan çıkması ve öküzün yemeden içmeden kesilmesi anlamını taşır. -Üçüncü kıtadaki müezzinin minareden uçması da erenlere karışması,ermesi anlamındadır. -Bağlantı bölümünde de tirit yemeğini emeği karşılığı hak ettiğini anlatıyor. Türkünün baştan sona içinde doğruları anlatan fakat ilk bakışta anlamsız gibi görünen bir ifade taşıdığının belirtildiği makalede, türküde ozanın ince zekası ile hiciv sanatının çok güzel bir örneğini sunduğu belirtiliyor. Türküde, özellikle farklı anlam taşıyan kelimeler seçildiğinin, kendine yapılan haksızlığa onlarla alay ederek, dalga geçerek cevap verildiğinin anlatıldığı makalede, ayrıca türkünün melodik açıdan da çok zengin ve hoş ritmik bir yapısının bulunduğuna dikkat çekilerek, bu nedenle üç kuşaktır halk müziği sanatçıları tarafından okunduğu vurgulanıyor. Manda yuva yapmış söğüt dalına, aman aman yavrusunu sinek kapmış gördün mü? Amanin yandım Amanin amanin amanin yandım Tiridine tiridine tiridine bandım Bedava mı sandın para verdim aldım Of-of Sabahleyin erken çifte giderken aman aman Öküzüm torbadan düştü gördün mü? Amanin yandım Of-of Sabah ezanını okurken-aman aman Müezzin minareden uçtu gördün mü? Amanin yandım (AA)

4.13.2006

Ve bahar gelmeden yorgunluğu gelir; "üşüdüm üstümü örtsene anne..."

Kazancı Yokuşu

kazancı yokuşu paris sokaklarında sabaha karşı çöp tenekelerinden aşk dökülür aşıklar balık kılçıklarında ölür... şanzelize yağmurda buğulu ayna çiçekli jartiyerlerin gölgesi iz iz kişiler geçer kişiliksiz madrid balkonlarında zehirli asma gülleri kök temiz filiz kirli roma, nerondan arta kalan yaralar aşk çeşmesinde kalp paralar kazancı yokuşunda bir yatır var ömürle yarışır mumları erimekte beni orada bekle ne çilekeş ne vefakar o ne sırdaş dede o yokuş baharda da ıslaktır güzde de kayan kendi ayağın düştüğün kendi kaldırımın o yokuşta niceleri neler diler o yokuşta gün ışırken çöp tenekeleri ve yalnız kediler... Zeki Müren

4.10.2006

"...Yani aslında sanılanın aksine yalnız değil, bilakisim. Sadece zaman zaman şımarıp, hepimiz gibi yalnızlığımızla yüceltebiliyoruz kendimizi. Bu oyuna gele de biliyoruz katır kadar olduğumuz halde. Ve bu da normal belki. Yalnız yalnız, bütün meczup hissiyatımızla dolaşırken bir gün yolda işte 'O' aşkla karşılaşacağımızın umududur bu; kim bilir... O'nu aramanın sınırsız lüksüne sahip insanlarız. Ya sahip olamayanlar? ...Ve maalesef zaten yalnızlığı yaratan da bu serkeş saygısızlık. Tavrını koyamama." Ayça Şen Başkan

4.07.2006

'Kitap okumayı severim. Ama mesela 'Şu Çılgın Türkler'i okuyamadım. Çok kalın çünkü. 20'nci sayfada bıraktım.' hülya avşar