"Laf döndü dolaştı ve Ö. şöyle dedi: Yabancı bir ülkeye yerleşebilir, oranın dilini ve kültürünü sular seller gibi öğrenebilirsiniz. En küçük bir 'falsonuz' olmayabilir. Taa ki çocukluk anılarından söz açılana kadar. O kültürü sonradan edinmiş kişiler susup kalır. Çünkü kendi çocukluğu ile sohbet ettiği insanların çocukluğu arasında hemen hiç ortak yan yoktur. Ben de ona İkinci Dünya Savaşı'ndan bir örnek verdim: Amerikalıların, Alman ajanları yakalamak için geliştirdiği tekniklerden biri de, şüphelendikleri kişiye pat diye bir popüler kültür sorusu yöneltmekti: "Birader, Süpermen'in sevdiği kızın adı neydi" gibi... Adam kem küm ederse, vay haline! Bunlar küçükken öğrenilen fuzuli bilgilerdir. Ama aynı zamanda çocukların ortak referans noktalarıdır. Aynı kültürde yetişmenin, aynı duyguları hissetmiş olmanın göstergesidir. Özetle sosyalleşmenin parçasıdır. Mesela benim yaşımda bir erkeğe, "Siz 'kaptan' oynar mıydınız" diye sorsam, neyi kastettiğimi hemen anlar. Çünkü dönemin hemen bütün erkek çocukları 'kaptan' adlı misket oyununu bilirdi. Sever sevmez, oynar oynamaz; o ayrı konu. Gelelim günümüze... Günümüz kent çocuklarının ortak referansları neler? Bir kısmı için TV dizileri, futbolcular, bilgisayar oyunları değil mi? Akşam TV'de arkadaşlarının da takip ettiği TV dizisinden ya da önemli bir maçtan mahrum bırakılmış bir çocuk, ertesi gün okulda ne yapar? Sus pus oturur ve acı çeker! Evet acı çeker! Psikiyatri profesörü Yankı Yazgan geçenlerde bir konferansta aynen şöyle dedi: "İnsanlarda bir topluluğun içinde yer alma dürtüsü vardır. Böylece bir kimlik edinir ve mutlu olurlar. Topluluklara dahil olmayanlar, gruplardan uzak duran insanlar ise acı çeker." (Beyin çalışmaları bunu gösteriyor.)" Emre Aköz
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder