12.09.2007


"Uzun süredir ABD'de yaşayan, misafirliğe gittiğim bir arkadaşım, ikinci günün sonunda uyarmıştı beni: "Bak bu yaptığın ayıp sayılır, kimseye selam vermiyorsun, asık suratla dolaşıyorsun, hiç değilse apartmanın asansör, koridorunda karşılaştığın insanlara bir 'Hi' de!"
Polisten hep korkmak, trafikte hakkını aramak için saygısız canavarlara dönüşmek, devlet memuru karşısında bir hiç olduğunu düşünmek, tezgâhtar ya da garsonlara karşı 'Nasılsa kaba davranacaklar' kaygısıyla hep gardını almak, stresi 'hayatın gıdası' diye yorumlamak, kapı komşun bile olsa yabancılara selam vermemek, yabancı olduğunun sürekli hissettirilmesine katlanmak, parayı değerini fark etmeksizin harcamak diye başlayıp uzayacak bir 'bozukluk' listesi mümkün bu şehirde.
Bir dostum, 10 yılı aşan Moskova macerasını noktaladı geçenlerde. "Bu şehrin insan üzerinde yarattığı tahribat çok fazla. Sürekli korkarak, çekinerek, güvensiz, saygısız ortamda yaşamak bozuyor insanı. Sistem sana kendini hep suçlu gibi hissetiriyor. Çocuğumun bu şartlarda büyümesine gönlüm el vermiyor" dedi. Ve ailesini de aldı, çook uzak ve sıcak iklimlerde bir yere attı kapağı. O giderken arkasından çok kişi "Yaptığı delilik!" dedi. Şimdi düşünüyorum. Bu şehri terk etmek mi delilik yoksa kalmak mı?" Suat Taşpınar

Hiç yorum yok: