6.26.2006

sadece ciddi olanlar lutfen

cok ciddiyim. eve donmek istiyorum. hayir bulundugum mekan degil tek sorun. baska parametrelere bagli olarak da boyle hissediyorum. ya da ne dedigimi bilmiyorum. korkuyorum. yanlizliktan mi hayattan mi bilmiyorum ama bu korkutugum sey kafasi kadar gozluk takanlar ya da kelvin kilayn donlarinin gozukmesi icin eller havaya yapmasi gerekmeyen insanlar kadar korkunc. bir o kadar da ciddiye alinmamasi gereken bisi ama aliyor insan ister istemez. *yarin akrabalarimin yaninda olacagim. ya bogulursam diye de korkmuyor degilim. *iyi ki masuklar var hayatta yoksa cok kisioglu cok basarili olabilirdi. mesela bakin ornekliyeyim hemen ebru gundes neden boyle cunku deli divane isimli video klibinde annesi olacak o zalim kadin kafasina kafasina geciriyordu cantayi hanfendinin. iste sonuc. *aile kadar garip muessese gormedim yani bu sado mazoculari bile anliyorum ama bu aile muessesini anlamiyorum. *para insani pek rahat ve mutlu eden bi olcu ozellikle likitse. kisveli harikalar kampanyasi. yalanin bini bir para!

6.22.2006

hos musan dolu musan bos musan

uykum geldi yatmaliyim. insan kendini surekli bisey yapmak zorunda hissetmesi, ayrica bunu biraz da birileri icin yaptigini hissetmesi cok fena. umarim altimdaki yeni kimse horlamiyodur... ( uc nokta niye konuyo oraya? kayip genclik)

6.21.2006

sihirsiz mantarlar

icinde bulundugum nadan kimselerden siyrilmak istiyorum. ama ne kadar. kendindem de biraz. son sinavima giriyorum. cep telefonunu once hupletip sonra gumburdetmek de istiyorum ama kontorum pek fazla degil. bir kac saat sonra basimi camina yaslasyip mazosist zevkler aldigim otobusum kalkip beni baska illere goturecek. yolda giderken yine agaclar gorecegim. hepsi ayni-bakar kor-. bi yerlere kac kilometreler kaldigini bilmeden seyahat etmek niyetindeyim. umarim gordugum iki tabela arasindaki mesafe farkini gecen zamana bolmek suretiyle kac zamanda varacimizi, otobusun hizi gibi hayati guzel kilamayan ayrintilara takilmam da adam gibi uyurum. insanin nereye ait olmadigini gormesi de bir seydir. siki siki siki kopye gucu! ve tekrar yayini 'Ben düşüncenin suç olmaktan çıkarıldığı bir ülkede yaşamak istiyorum' Perihan Magden

bilen çok, cevap yok nasıl olsa

*Şu andaki hissiyatımı dillendirmek istiyorum. Bak dillendiriyorum. Gerçekleri yalnızca gerçekleri söyleyemeyeceğim içinse üzgünüm. *Bugün otobüsle Paris diyarından Brüksel diyarına seyahat ederken çok fena şeyler hissettim. Ama bu elindeki altınları göstermek için şuraya diye el eden teyze modeli değil. Bu benim en saf en altında Freud amcanın cinsel bir takım numaralar bulamayacağı bir şey. *Korkuyorum. Neden korkuyorum o da muamma. Sanırım bunu boşluğa söyleyemem. *İnsani boş bırakmamalı belki de sırtından ab-shaperı karnından biranın etkilerini eksik etmemek gerek. İnsan düşününce çok fena oluyor. Geceler gibi. Aslında insanlar gecelerden korktukları için uyuyorlar belki de. Ya da biricik tanrım biz kafayı yemeyelim diye uykuları icat etti. Şimdi bırak ağıraksak Amerikaları yeniden keşfetme. Sana ne? *Demem o ki gecelerin üzerine yapılan nağmeleri inlemeleri bir külliyat halinde yayınlasak hiçbir hanımefendi kafasına koyup da hanımefendi gibi yürüyemez. Üstelik “ben dünyanın en gözel garısıyam” bile demeye fırsat vermeden yere yığılır kalır. *Yolda tarlalar ağaçlar gördüm. *Konsept bu değil. *Boşluk ne kadar az doldurursan o kadar var olur. Belki de yok olur. Bilinmez böyle şeyler. *İki erdemli insan demiş ki “çözülmemiş bir gizem istiyorum, parçaları kayıp bir yap-boz istiyorum” demiş. Senin anlaman gerek esasen boşluk. Ne zamandan beridir boşsun. Herkes bunları istiyor bence. Herkes sürüklenmek istiyor. Birini çok sevmek, çok acı çekmek ileriki yıllarda diğerlerine anlatmak için film senaryoları istiyor. Tabi ki başrol ve kaprisler. Kimse gıdık yapmak istemiyor, istenmeyen tüyler hiç istenmemişti zaten malumunuz. *İyi ki aşk var. Bu iyi ki Atatürk’ün Allah’ın olması gibi. Yani mesela tanrı dediğimiz olgu. Bazen istenmeyen kimse oluyor. İşimize gelince istenen ya da. Aşkı istiyoruz ama aşk için gereken gücümüzü ve acizliğimizi yalnızlıktan alıyoruz. Ne yaman çelişkiler. *Şairler garip insanlar saçmalayıp hayatı çok güzel ifade edemiyorlar. Yani edememeleri çok güzel. Çünkü edemeyeceklerini biliyorlar. *Aslında bu yazı paradan sudan olması gerekiyordu ama maşuk yine galip geldi. Gelsin yeter ki gelsin. Mavilerde boğulmak için bir sebep daha. *Yeni insanlar tanımak kaç kalori yakıyor acaba. Selülitlere iyi geliyor mu mesela. Hangi bölgemizi çalıştırıyor. *Kadınlar hakkında edindiğim temel bir öğretiyi Arap bir arkadaşımdan öğrendim. Daha doğrusu üçüncü göz gibi bir şey. Şöyle söylemişti er kişi. Kadınlar eğer senden daha iyi bir seçenekleri varsa sen asla varolamazsın. Yani bir haza hanfendi sizinle müşkül ise bilin ki onun için en iyisisiniz o lahza.-bana da lo lo lo yaparsın belki- Tabi ki belirli bir süre. *İyi ki erkekim.

6.12.2006

bi baktım ki hiç bişey anlatamamışım..

*gidiyorum ben.*bu brüksel hanesinden yazdığım son hezeyanım olacak sanırsam. aslında ne yazılır onu da bilmiyorum. sadece herşeyi son güne sığdırmanın getirdiği bi telaşla bunu da yazayım dedim. mesela yazarlarda böyle mi acaba. ama onlara para veriyorlar. benimki kamu hizmeti bile değil. olsun şu lahza içimden ve etrafımdan geçenleri yazabilirim.* iki yan balkonda iki türk gece hayatı anılarından bahsediyorlar. ama ben bülent ortaçgille onları bastırdım. yan tarafımdaki afro-mülayim kız gelmez ise iyidir.* bi gündür(samimiyetsiz ünlem) arkadaşımdan istediğim linki arkadaşımın yoğun çabaları sonucu bulmasının akabinde ben o linki kaybettim. * linkin türkçesi yok mu yahu? * niye içimden biyerlere gitme isteği söndü bilmiyorum biri bana deniz kokusu getirse keşke. * büyümeye başladığımdan beri insanları anlamayı bıraktım. acaba kötü mü yaptım? * onu bunu aramak, elektrik faturası yatırmak, müşteri hizmetlerine bağlanmak, danışma bölümlerine danışmak hayatta haz edemediğim ürktüğüm, sesimin titrediği, tüylerimin diken yanaklarımın gül olduğı anlar. milyon dolarlık bebek bile olsanız oradaki askeri ücretli ağzında sakızla vernikli ahşap "tezgah"ın ardındaki sosyete pazarından alınmış d&g sıfır koldan fışkıran bıngıl kollara teslim etmeniz gerek kendinizi. yani belki bu açıdan güzel. sosyal adaleti ya da adaletsizliği bu şekilde dengeleyebilirsiniz. sosyal patlamaları ancak arjantinde görürüz böylece. ama niye benim gibi zavalli bir "bilinçli loser"a eziyet edersiniz. ben sizin çekmecenizde duran örgü şişlerinizi üst katlarınıza, asal çarpanlarınıza diyor muyum? gerçi onlarda asla asal çarpmazlar size ama. benimki de laf. * geçenlerde ergenlik sonunda emokid olabileceğime hükmettim. ama ruhen. fiziksel olarak asla o kadar yetenekli olamam. * sanırım hayatımı fotoğraf çekerek hayatımı kazanabileceğimi bilsem fotoğraf çekerek hayatımı kazanırım. * dua edin boşluk da nakitim yetsin izafi uzaklardayken.* sanırım asla bi diyara kök salamayacağım. korkuyorum. ben dünyalı olmak istemiyorum. ben bir şehirli olmak istiyorum. ibrahim tatlisesin bilbordlarda sırıttığı gibi değil ama. o şehrin içindekiler kısmında E303 olmayacak, islami usullere göre biçilecek ve son kullanma tarihi benim defnimden bilahare olacak. bi de perihan mağdenin anasına şehit analarının küfretmeyeceği bi diyar olursa iyi olur.* sana doğru geliyorum istanbul. beni bekleme. hiç beklemedin zaten. sadece nefes alabilecek kadar yer aç yeter. doğalgazlı da olsa iyi olur. * bu sene içinde bimbambom demek istiyorum. şan eğitimsiz ne kadar derim bilmiyorum ama. alaylı ağıraksak *"yanlızlığım benim sidikli kontesim." Ezginin Günlüğü

6.11.2006

"Laf döndü dolaştı ve Ö. şöyle dedi: Yabancı bir ülkeye yerleşebilir, oranın dilini ve kültürünü sular seller gibi öğrenebilirsiniz. En küçük bir 'falsonuz' olmayabilir. Taa ki çocukluk anılarından söz açılana kadar. O kültürü sonradan edinmiş kişiler susup kalır. Çünkü kendi çocukluğu ile sohbet ettiği insanların çocukluğu arasında hemen hiç ortak yan yoktur. Ben de ona İkinci Dünya Savaşı'ndan bir örnek verdim: Amerikalıların, Alman ajanları yakalamak için geliştirdiği tekniklerden biri de, şüphelendikleri kişiye pat diye bir popüler kültür sorusu yöneltmekti: "Birader, Süpermen'in sevdiği kızın adı neydi" gibi... Adam kem küm ederse, vay haline! Bunlar küçükken öğrenilen fuzuli bilgilerdir. Ama aynı zamanda çocukların ortak referans noktalarıdır. Aynı kültürde yetişmenin, aynı duyguları hissetmiş olmanın göstergesidir. Özetle sosyalleşmenin parçasıdır. Mesela benim yaşımda bir erkeğe, "Siz 'kaptan' oynar mıydınız" diye sorsam, neyi kastettiğimi hemen anlar. Çünkü dönemin hemen bütün erkek çocukları 'kaptan' adlı misket oyununu bilirdi. Sever sevmez, oynar oynamaz; o ayrı konu. Gelelim günümüze... Günümüz kent çocuklarının ortak referansları neler? Bir kısmı için TV dizileri, futbolcular, bilgisayar oyunları değil mi? Akşam TV'de arkadaşlarının da takip ettiği TV dizisinden ya da önemli bir maçtan mahrum bırakılmış bir çocuk, ertesi gün okulda ne yapar? Sus pus oturur ve acı çeker! Evet acı çeker! Psikiyatri profesörü Yankı Yazgan geçenlerde bir konferansta aynen şöyle dedi: "İnsanlarda bir topluluğun içinde yer alma dürtüsü vardır. Böylece bir kimlik edinir ve mutlu olurlar. Topluluklara dahil olmayanlar, gruplardan uzak duran insanlar ise acı çeker." (Beyin çalışmaları bunu gösteriyor.)" Emre Aköz

beni türk polislerine emanet edin!

"...Karakola uğrayan, 24 yıllık trafik polisi, sürücülerden yakınıyor. Karşısına her gün "Sen benim kim olduğumu biliyor musun" diyen birçok kişinin çıktığını anlatıyor: "Lüks otomobiller kullanıyorlar. Çoğunun mesleği, işi yok. İkinci cümleleri genellikle haritadan kendine yer beğen, olur. Olmazsa rüşvet teklif ederler." Ardından geçenlerde yaşadığı ilginç bir olayı naklediyor: "Gece vakti yolda zikzaklar çizerek gelen BMW’yi durdurdum. Adam sarhoş. Konuya doğrudan girdi. Kim olduğumu biliyor musun, deyiverdi. Bu sırada telefonum çaldı. Kızım arıyordu. Üniversiteye hazırlanıyor. Bilgisayarın karşısında ders çalışıyormuş. Google’a gir ve Ahmet B. kimmiş bir bakıver, dedim. İki dakika sonra aradı. Hiçbir bilgi çıkmamış. Adama döndüm. Google’a baktık beyefendi, siz bir hiçmişsiniz, dedim..." Hürriyet Pazar

6.09.2006

ben sarılim mi o bana sarılmazsa?

-birtakim düşüncelerden sonra-...ama sol ile sağ duyularını birbirine karıştıran bir takım insanlar da "oyuna gelme" gazete manşetleri yerine son derece de terbiyesiz bir üslupla anayasayı yüzümüze fırlatıyorlar, yemez ise masaya hafifçe ittiyorlar. niye yahu? kötülükle iyiliği toplasan etkisiz eleman dedik. karma dedik. bağrımıza bastık kötülüklerimizi, sevdik. niçe dedi her duygu mübahdır. matah bişi sandık. duvarlara işedik, oraya geldik ebenizi siktik, deli deli insanlara alkış tuttuk, duvarlarımıza astık, bazılarını her gece öptük... hani bi hal vardırya. sancılı bi süreç. bu dünya sıçıcak mı artık doğurucak mı ne yapıcaksa yapsın. canımı sıkmasın.

6.08.2006

güçsüzler güçlüler kadar bişey olduklarında n'oluodu?

"Ben düşüncenin suç olmaktan çıkarıldığı bir ülkede yaşamak istiyorum. Bu dava, yurdumuzda vicdani kanaatleri belirtmenin suç olmaktan çıkarılmasına katkıda bulunacaksa bu çileyi de hakikaten sevinçle çekerim. Zira benim yurtseverlik tanımım, yurdunu hakikaten sevenlerin, en temel hak ve özgürlüklerin tanınması için elini taşın altına sokması gerekliliğine dayanıyor. Yazının yurtsever bir yazı olduğuna inanıyorum. Ve dramatik ama yürekten bir son olacak: Buyrun elim taşın altındadır." Perihan Mağden

6.07.2006

sol yap, sol yap, biraz yukarı, hah ora

"Üff ne tuhaf bi şey yaşamak. Yaşasam da kurtulsam." Abdurrahman Diliuzun

6.06.2006

kustukça sıra bana gelecek.

*bugün hayatımda ilk defa bi şiiri ezberledim-ezberleyene değil ezberletene bak-. insanın kendini iyi hissetmesi için fevkalade bi yöntem. *bi iki diğer blog kitabelerine baktım da gayet insanlar yazıyor yahu. kendimi ezik hissettim. giriş, gelişme, sonuçtan bihaber bi insan olarak modern çağın en ilkel duygularıyla sesleniyorum boşluğa. *Allah saklasın sözü bence Allah'ın adını anmak için masaya en uygun meze. *bugünlerde hayatımda yukarıya doğru çıkan-nedendir bilinmez- yaşam parametrelerimde bi kırılma yaşatmak isteği var içimde. ama bu gazlara alıştım. artık sancısız geçiyor *insan kadar riyakar, unutkan, nalet, çişiniyaptıktansonraeliniyıkamayan, gözlerifıldırfıldır, hazırayaktaykençaykoyduran, evininönünewelcomepaspasıkoyan bi organizma daha görmedim. hayır işin acı yani içlerinden bazılarına karşı boş diilim. gayet de seviyorum. allahtan zaman varda hepsini hizaya getirio. yoksa iflah olmazdı bu ırk. *hakikaten ama yani toplu taşıma için beklenen mekanlarda ne zaman şişmanca bir hanfendi görsem ve sabahın ilk ya da akabindeki ışıkları toprağı, betonu artık ne varsa ısıtıosa direk bi hayat kadını imajı belirio. hayır kadınlarda sabahın o köründe o kadar naif oluyorlar ki. yani hani yaftayı da yapıştıramıyorum. suçluluk duyguları ve telaş alıyor kendileme alanını. sanki olsa yiyecek seni... (Fotoğraf: http://www.banksy.co.uk/)

6.05.2006

"...She thought it would be fun to try photography She thought it would be fun to try pornography She thought it would be fun to try most anything She was tired of sleeping..." Belle&Sebastian

6.04.2006

yanımda oturan hayat kadını mıydı bence? sence zaten sabahın ilk ışıklarında toplu taşım aracı bekleyen her tombul kadın potansiyeldir.

400ml kepeğe karşı etkili şampuan, 100g paprika cips, 2 elma, 3 muz, 2 şeftali, 3 avuç erik, yaklaşık 3 porsiyon sarma, 1kg parmak sucuk, 800gr peynir, 1.25l meyve suyu, 2 kutu mısır gevreği, 4 kutu bisküvi, 400gr soslu mısır, 400gr çekirdek, 7 kutu muhtelif çikolota, 450gr bal, 2kg sosis, 2 paket jelibon, 3 paket hazır çorba, 400gr çikolota, 5 çift çorap, 2 pantolon, 3 t-shirt, 1 çift ayakkabı, 4 tükenmez kalem...